Gülden Bülbüllere 2-6

Gülden Bülbüllere 2-6

Mademki tarîkata girdiysek, ahlâkımız güzel olacak, tarîkat bu işte. Merhametli, şefkatli olacağız, insanlara acıyacağız. Onlara iyilikte bulunacağız. Kim olursa olsun kimseyi incitmeyeceğiz. Sadece akrabamız, komşumuz değil, gayrimüslim de olsa, incitmek yok. Haset, gurur, kibir yok.

Tarîkattan insan hakikate ulaşır. Hakikate ulaşmak için bunlardan, hepsinden geçecek. Hırsından, tamahından, gadabından geçecek. Tevazu ehli olacak, büyüklere saygılı, küçüklere şefkatli olacak. Fakirlere acıyacak. Eğer bunlar olmazsa yerimizde sayarız. Tarîkatı anlayamamış oluruz. Yaşamamış oluruz. Tarîkattan maksat hakikate ulaşmak. Ahlâkı hamîde sahibi olacağız.

Kelâm-ı kibarda buyuruyor:

Erit cismin çıkar zubûrlarını

Sedef ol lû'lû mercâna gel gel.

Dil ile göz kulak kapılarını

Kapayıp sohbet-i Cânân'a gel gel.

Sohbet-i Cânân işte burası. Burada çok faydamız, çok yararımız var. Bilelim veya bilmeyelim. Bu sohbetler, hatmelerimiz, amellerimiz bizi ne yapıyor? Safileştiriyor. Sadeleştiriyor. Ahlâk-ı zemîmeler çıkmadan ahlâk-ı hamîde gelmiyor.

Bir kelâm-ı kibar var:

Sögütte hiç biter mi bir tatlı elma

Yarılıp, sarılıp aşlanmayınca

Bir söğüt ağacında elma olur mu? Olmaz ama erbabı onun başını keser. Aşı yapar. O zaman meyvesını verir. İşte ahlâk-ı hamîdeler, ahlâk-ı zemîmeler böyledir. Bunu da kim yapıyor? Evliyaullah yapıyor. Aşıyı o yapar. Kötü huylarımızı atmak bizim kârımız değil. Onu ancak onlar yapar. Bizim görevimiz hizmet görmek. Hizmet görelim ki himmet alalım.