Gülden Bülbüllere 3-3

Gülden Bülbüllere 3-3

Ne buyurmuş Kelam-ı Kibar'da:

       Aşkın odu yüreğimde

       Neler eyler neler eyler

       Bugün ben bir dertli gördüm

       Bu derdimden haber söyler

 

       Gelin ey dertliler gelin

       Bu derdimden siz de alın

       Dertli bilir dertli halin

       Ya dertsizler burda neyler

Yani aşka duçar olan kimse bilir âşığın halini. Aşkı olmayan bir kimse onun yüzüne güler. “Bu deli olmuş” der. Aşk insanlarda en büyük bir nimettir. En büyük nimete ulaştırır insanları aşk. Çünkü aşkı olmayan bir insan Allah'ı bulamaz. “Allah'ı seviyorum” der.“ Allah'ı buluyorum” der. “Allah'ı biliyorum” der. Ne sevgisi yeterli, ne bulması yeterli, ne de bilmesi yeterli. Ancak Aşk insanları Allah'a hakke’l-yakîn bildirir. Aşk insanlara Allah'ı hakke’l-yakîn buldurur. Aşk insanlara Allah'ı hakke’l-yakîn sevdirir.

Peygamber Efendimize Cebrail vahiy getiriyordu. O vahiy O'na kâfi değil miydi? Okuyabilirdi ayetleri, onlarla amel işleyebilirdi. Kur’an-ı Kerîm'in anlaşılmayan bir tarafı var. Zahiri var, batını var. Zahirini bütün halka anlattı, bildirdi. Bâtınını kendisi yaşadı. Neydi:

İlim ile Allah bilinir.

Amel ile Allah bulunur

Aşk ile Allah görülür.

Ne yaptı? Kırk gün Nûr Dağı’nda kendisini hapsetti. Taşın içerisinde ayakta durursa başı taşa değer. Başını eğecek ki durabilsin. Kırk gün Allah'ı zikretti. Vermiş Allah'a kendisini. “Gözüme canlı bir şey görünmesin, kulağıma hiç bir şey gelmesin.” diye gitti. Bir böceğin çabalaması bile gözüme görünmesin. Bir sineğin çabalaması bile gözüme görünmesin. Burada kırk gün kaldıktan sonra Miraç O'na emroldu.

Mevlid-i Şerif'te ne buyuruluyor?

       Gel Habibim sana aşık olmuşam

Bir de buyuruyor ki:

       Gece gündüz durmayıp isteyû

       Ne olaki görsem Cemâl’in deyû

Ey Habibim! Gece-gündüz durmadan benim cemâlimi görmeyi istiyordun. İşte geldin, gördün. Sen bana aşıksın. Ben de sana aşık oldum. Çünkü Cenabı Hak Resûlullah'ı muhabbettinden yarattı.

Habibim ben seni muhabbetimden yarattım. Sevdim yarattım. Övdüm yarattım.

Öyle ise bizde ne var? Bizim Miraç yapmamız nasıl olacak?

Bizim Miraç yapmamız şöyle olacak.

       Çok çektim ise iftirâk

       Kalmadı gönlümde merâk

       Aşkım bana oldu Burâk

“İlmim Burâk oldu.” demiyor.

“Amelim Burâk oldu.” demiyor.

Fakat ilimsiz amelsiz olmaz. İlimle amelle gidilmeyen yere aşkla gidiliyor. Bir kısmı da ilimle amelle gidiyor.

Çünkü ilim bilmek, amel yaklaşmak. İnsan bir şeyi bilecek ki, onun sa’yında bulunsun. O'nun yolunu arasın. Ona ulaşma çarelerine baksın.

Bilinecek Allah.

Bulunacak Allah.

Görülecek Allah.

Gösterecek Aşk'tır. Çünkü ilim, amel perdedir. Kendi ilmi kendisinin perdesidir. “Ben biliyorum.” demesi perdesidir.

Onun için Mevlana'yı Şems gelmiş irşad etmiş. Nasıl irşad etmiş? Bunun aslı şudur. Çok rivayetler var ama hakikati şudur.

Şems'in hocaları vardı. Meşayihlerde de tebliğ memuru var. İrşad memuru var. Kutup var. Gavs var. Şems'in hocası Gavs imiş, Kutbu’l-Aktab imiş. Onun müridlerinden irşad memurları varmış. Her tarafa gidip irşad ettiren görevli.

Şems gibi çok memurları varmış. Onlara sohbet ederken buyurmuş ki:

—Konya Müftüsü Mevlana’nın irşad zamanı geldi. Kim gidip onu ilimden geçirecek? İlmi perdeledi onu. Gitti, gitti, orada kaldı. Onun ilmini kim elinden alacak ki irşad olsun. O zaman Şems:

—Ben gideyim Efendim, demiş.

Ben gideyim demesinden dolayı mübarek bunu cezalandırmış. Sukutte dursaymış yine onu gönderecekmiş. Sağlam döndürecekmiş. Ben giderim dediği için:

—Başlı gide, başsız gelesin, demiş.

Cezalandırmış. Mevlana’yı irşad etmiş. Başı da gitmiş. Ve başını kesmişler. Gövdesi ile başını kapmış gitmiş. Olur mu? Amenna ve Saddakna.