Âşık-ı sâdıkları sen gayrıya kılma kıyâs

Âşık-ı sâdıkları sen gayrıya kılma kıyâs
Bâğ-ı vahdet güllerine anlar olmuştur şinâs 

Kesret içre bil şühûdu bunların vahdet-durur 
Nefha-i rahmânî'den almış kamusu iktibas 

Zeyd ile Amr'ı bırakıp mekteb-i irfana gel 
Şübheden kurtul sözüme eyler isen iltimas 

"Ahsen-i takvîm" rumuzun anladınsa zâhidâ 
"Küntü kenz" in mebde'i bu aşka olmuştur esâs 

Pîr-i Sâmî Hazretine var yürü âşık isen
Zulmeti ref eyleyip kalbinde koymaz kir ü pas

Sâlih'â ahvâl-i aşkı gel yeter fâş eyledin 
Ehl-i aşkın sözlerini çekemezler işbu nâs

 

 

 

 

 

 

Şinâs = Aşina, yakın.

Kesret = Çokluk.

Şuhûd = Sahicilik.

Nefha-i Rahmani = İlâhî nefes.

İktibas = Aynen alınma.

Zeyd-Amr = Ahmed-Mehmed demek gibi.

İltimas = Tutma, tut

Zâhidâ = EyZahid, kabasofu.

Rumuz = İşaret.

Küntü kenz = "Gizli hazine." (Hadis-i Kudsî)

Zulmeti refetme = Karanlığı kaldırma.

Ahvâl-i aşk = Aşk hali.

Fâş eylemek = Açıklamak.

Nâs = Halk, ahali.