Baş açık dergâha geldim Pîr-i Sâmî el-emân

Baş açık dergâha geldim Pîr-i Sâmî el-emân 
Menzilin bâlâ-yı rif'at olduğun bilmez miyem (1) 
Doğrulup bu râha geldim şâh-ı Sâmî el-emân 
Mahrem-i esrâr-ı Hazret olduğun bilmez miyem

Çâr-anâsır perdesini zâtına kılmış nikâb 
Akl-ı küll senden ibaret nefha-i âlî-cenâb 
Sendedir sırr-ı emânet ey kulûb-ı âfitâb 
"Alleme'l-esmâ" ya mazhar olduğun bilmez miyem 

Ey beşer sûretli insan ey melek-sîmâ habîb 
Nûr-ı vechinde görünür çok alâmetler acîb 
Bâğ-ı vahdet güllerine bir güzîde andelîb 
Nûr-ı Ahmed'den zuhura geldiğin bilmez miyem

Derdime derman seni buldum eyâ hazık tabîb 
Bu anâsır bendine mesdûd olup kaldım garîb 
Bu cihanda senden özge bulmadım sâdık muhîb 
Yek nazarda bendeyi kurtardığın bilmez miyem 

Destgîrim ol cemî-i pîr ü pirân hürmeti 
"Küntü kenz" in pâdişâhı rûh-ı sultân hürmeti 
Şeyh-i azam Pîr-i Tâgî Abdurrahmân hürmeti
Dergâhın dârü'l-emânım olduğun bilmez miyem 

Salih'i hicran oduna yaktı hep kahr-ı Celâl 
Nâ-tüvânım yok tahammül kalmadı sabra mecal 
Bî-edeb hâlim sana arz eylemek sahib-kemâl 
Cümle ahvâlime vâkıf olduğun bilmez miyem

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

el-Emân = Medet aman, imdat.

(1) = Yerinin en yüksek makam olduğunu bilmezmiyem.

Rah = Yol, tarikat

Mahrem-i esrar = Sırlan bilen

Çâr anâsır = Dört madde (Toprak, Su, Hava, Ateş).

Nikâb = Örtü.

Akl-ı küll = Allah'ın ilmi, eşyanın ahengi.

Nefha-i âli-cenâb = Yüksek derecelinin nefesi.

Sırr-ı emânet = Emanet sırrı.

Kulûb-u âfitâb = Güzelin kalbi

Allemel esma = "İsimleri öğretti" (Bakara; 31).

Melek-simâ habîb = Melek yüzlü sevgili.

Nûr-ı vech = Yüz nuru.

Güzide = Seçilmiş.

Hâzık tabib = İşinin ehli doktor.

Mesdûd = Kapalı, sed olmuş.

Sâdık muhib = Bağlı seven, sevgisinde sadık.

Yek nazar = Bir bakış.

Deştiğin = Elinden tutucu.

Küntü kenz = 'Gizli hazine idim. (Hadisi Kudsî)

Dâruheman = Sığinacak yer.

Kahr-ı Celâl = Celâl sıfatının kahredişi.

Nâ-tüvan = Zayıf, dayanıksız.

Bî-edeb = Edeb dışı.