Ben himmet-i pîrimle bu ârâyı da bildim Kimden imiş ol bendeki yârâyı da bildim Dil levhine seyr eyler iken ebcedi buldum Firkat oduna yandırıcı cümle kalemdir Hayretde kalıp benliğimi şeyhime verdim Remz ile gönül fehm edeli cem ile farkı Gam çekme gönül bu da geçer devr-i beşerdir Bu akl-ı meâşım beni çok dama düşürdü Aldanmazam elvan ile eşkâline zîrâ Dil şehrine bir saye salıp şems-i hakîkat Cennette iken dâne için dâme tutuldum Rahm eyledi bu abd-i zeliline Muhammed Hem ismi Muhammed dahi hem nuru Muhammed Salih ise gönlündeki hâr u hası bilmez |
Ârâ = Mıntka, bölge; hâl.. Dil levhi = Gönül levhası.. Ebced = işin aslına, tarihine ait hakikat ifadesi. Devlet-i Dârâ = Hükümdar ve devlet sembolü olan Pers hükümdarı Dârâ veya Daryus. Firkat = Ayrılık. Od = Ateş. Kalem = Cenâb-ı Hakk'ın yaratıkları olan kainattaki olmuş ve olacak şeyleri Levhi Mahfuz'a kaydeden kudret kalemidir. Ağ = Ak, beyaz. "Ailemel esma " = "Adem'e bütün isimleri öğretmişti." (Bakara; 31) Remz = İşaret, işaretle anlatma Fehm = Anlama, anlayış. Cem ile fark = Vücudların tek bir asıldan gelmesini ifade eden cem veya Vahdet-i Vücud ile Allah'dan gelmesine rağmen her yaradılışın da ayrı varlık ve vücudu olduğunu bildiren Vahdet-i Şuhut veya fark hali. Devr-i beşer = Dünyaya gelme ve geldiği yeredönme hali. Seng-i mücevher = Mücevher taşı. Hârâ = Mermer. Akl-ı meâş = Dünyada geçim işlerinden başka idraki olmayan akıl. Dâme = Tuzağa. Âlem-i ulyâ = Yüce âlem. Süflâ = Aşağı âlem, dünya. Elvan, eşkâl = Renk ve çeşid i-şekil. Meva = Yurt, mesken. Saye = Koruma, sahip çıkma, gölge. Rûh-ı musaffa = Safiyetini bulmuş ruh. Dâne = Buğday. Dâm = Tuzak. Kâbe-i Ulyâ = Yüce Kabe. Abd-i zelil = Aşağılık kul. Enfâs-ı Meslhâ = Hz. İsa'nın nefesi, velayet
|