Beyân edem zuhuratı pîrimden size ey ihvan Kılarsa Nice hikmet garâibler haberler verem uşşâka Füsûsun bahridir şahım Muhammed Sâmî'nin kalbi Anın hep varidatıdır bu nefsim tercümanıdır Bu gönlüm öyle mesttir kim anın aşk-ı hayâlinden Dahi hem "küntü kenz" esrarının bir nebze iş'ârı Bu âlem çâr unsurla mürekkeb oldu fil-cümle (1) Dahi bu dört anâsırdan müretteb cism ile ruhu İkinin hizmeti her dem imaret eylemek kevni İkisi âb ile hâktir ikisi bâd u âteştir ikisi cism ile tendir bulardır âlem-i esfel Bular hep feridir aslın ne aynîdir ne gayrîdir Sorarsan bunların aslın hakîkat bir kalemdendir Hitab-ı "kün fekân" erdi Müdebbir ismine bir kez Musavvir ismini cami oluben bir kalem oldu Kalem çün iki şak oldu anın kahr-ı celâlinden Biri yazdı semâvâtı bütün me'vâyı cennâtı İkinin maverasında ki bir şehr-i muazzam var Bekâbillah olan canlar bu menzilde karâr eyler Küsûfi nice dört ise lutûfu dahi dört oldu Birisi rûh-ı azamdır o bir sırr-ı muazzamdır Akıl da cüzüdür rûhûn anın çün edemez idrak "Nefahtü fîhî min rûhr hitabı mazhar-ı Âdem Müdebbir akl-ı küll oldu Musavvir ismi câmi'dir Bu âlem başı arş oldu dahi ayağı ferş oldu Birinci Nûr-ı Ekrem'dir ikinci Rûh-ı Âzam'dır Bular deryâ-yı vahdettir Ahadden Vâhidiyyettir Kalemdir Nüsha-i Kübrâ kamu esmayı câmi'dir Kalem bil inf isâlîdir biri kahr-ı celâlîdir 0 kim kahrına mazhardır olubdur âlem-i süflâ Nebîlerde bir esrar var velîlerde bir esrar var Buların ruhları canı bu âlemden değildir bil Bu bir devlet hümâsıdır eğer konmazsa başına Bu mahlûkun kamu aslı muhabbetten yaratıldı Halayık içre inşânı kamudan eyledi ekrem Huda'ya izzetin hakkı bana keşf et bu esrarı Ki bildin Fâil-i Mutlak kamusu hikmet-i Hallâk Bizim bu aklımız cüzdür mevâşîdir maâşîdir Latîf-i âlemin ara duracak yer mi gör bura Seni sen kurtaramazsın ara bul kâmil inşânı Yeter bu nefse kul oldun bu berzahda düşüp kaldın Eğer himmet erişmezse sana bir şeyh-i kâmilden Yakındır bil değil ırak basîret gözleriyle bak Tarîki Nakşibendîdir güruhu dil-pesendîdir Düşüp payına kıl âhı tutagör müstakim râhı Münâcâtım budur yâ Rab Muhammed Mustafâ hakkı Senin vuslat şarâbını anın dest-i kemâlinden Bi-hamdillah tutup destim beni ol eyledi mesrur Menem Salih yüzü kara düşürme çarh-ı devvâra
|
Beyân etmek = İfade etmek.
Zuhurat = Umulmadık hâdiseler, raslayış, hesapta olmayan. Pir = Şeyh, mürşid. İhvan = Sâdık, candan dostlar, tarikat arkadaşı İnayet = Lütuf, ihsan. Hüccet, burhan = Delil Hikmet = Sebeb. Garaib = Tuhaf, şaşılacak şeyler. Uşşak = Âşıklar Sâlik = Mürid Himmet = Lütuf, kerem. Füsus = Kıymetli taş. Bahr = Deniz. Enhâr = Nehirler. Abd = Kul. Anın = 0'nun. Varidat = Hatıra gelen, içe doğan şeyler. Hikmet-i baran = Hikmet yağmuru. Mest = Sarhoş. Ebed = Sonu olmayan. Küntü kenz = Gizli hazine. Esrar = Sırlar. Nebze = Parça. Iş'âr = Yazıyla haber verme. Katre = Damla Zu-hûr-u himmet-i pîrân = Pirlerin himmetinin zuhuru. (1) = Bu âlem dört madde ile yapıldı toptan. Kasr ile eyvan = Köşk ile salon. Dört anâsır = Su, hava, ateş,toprak. (2) = İkisi Ateşin kaynağı, ikisi nurun kaynağı. Dem = Lahza,an İmaret = Bayındırlık, ümran. Kevn = Varolma, varlık, vücut Âb = Su. Hâk = Toprak. Bâd = Hava. Ebdân = Bedenler. Esfel = Pek alçak. Ayan = Belli, görülen. Fer = Şube. Kâim = Ayakta duran, dik salim. Musavvir = Tasvir eden (Allah'ın sıfat). Elvan = Renkler, çeşitler. Müdebbir = Tedbir alan (Allah'ın sıfat). Cami = Toplayan. Şak = Yarılma, çatlama Bi-emr-i = Emriyle Kudreti Yezdan = Allah'ın kudreti. Kalem = Levh-i Matıfuz'u kaydeden kudret kalemi. Kahr-ı Celâl = Allah'ın Celâl sıfatının tecellisi. Mazhar-ı lutfu = Keremin kaynağı. Mazhar-ı hicran = Ayrılığın kaynağı. (3) = Biri yazdı kat cisimleri, varlıklar meydana geldi. Mavera = Arasında Ebul ervah = Ruhların babası(Peygamberimiz). Nefahtü fihi min ruhî = "Ruhumdan üfledim" âyeti. Ferş = Yeryüzü, kır, sahra. (4) = Derecelerine göre yapıldı, insan şeklinde teşkil edildi. Nüsha-i Kübrâ = Büyük nüsha, insan. Infisal: Ayrılmak. Nur-u Cemâl = Allah'ın Cemal sıfatının nuru. Tıbyan = Açıklama, şerh etme. Âlem-i süflâ = Süfli âlem. Ebed = Ebedi, sonsuza dek. Hüsran = Zarar, ziyan, kayıp, sapıtma ve azgınlık. İzafi = Yerine göre derişen. Nefha-i Rahman = Rahmân'ın nefesi. Devlet hümasi = Devlet kuşu Sîret = Bir kimsenin içi, hâli, tavrı. Halayık = Yaratıklar. Kamu = Hep, bütün, tamamen. Ekrem = Çok keremli. "Ahsen-i Takvim" = "Biz insanı en güzel şekilde yarattık" (Tin; 4). Fâil-i Mutlak = Allah. Hallâk = Halk eden, sürekli olarak yaratan, Allah. Yek nazar = Bir bak. Yahşî = Güzel, iyi. Yaman = Kötü, çirkin. Aklı cüz, mevaşi maâşî = insana verilen sınırlı, geçim ve maddeye bağlı akıl. Fürû = Şube. Merdân = Yiğitler, mertler. Lafif-i âlem = Güzel alem. Berzah = Can sıkıcı yer; ölülerin, ruhların kıyamete kadar kalacağı yer. Adüv = Düşman Güruhu dil pesendi = Gönlün beğendiği grup. Ser-bülendi = Yükseklik ve yüceliğin başı. Pây = Ayak. Müstakim râhı = Doğru yolu. Hubb-u lillah = Allah sevgisi. Münâcât = Yalvarma, dua. Dest = El. Bi-hamdilillah = Allah'a şükürler olsun ki. Mesrur = Şen. Pür-nûr = Nurlu, nûr dolu. Leşker-i şeytân = Şeytânın askerleri. Çarh-ı devvâr = Dünya. Ism-i Settâr = Allah'ın ayıpları ve günahları örten ismi. Sâhib-i gufran = Bağış sahibi, bağışlayıcı |