Bir seherde murg-ı canım uyandı Vahdet illerini seyrân eyledi Pîrimin renginden renge boyandı Âlem-i ekvânı cevlân eyledi (1) Gönülden perde-i hicâb açıldı Meğer hâb-ı gafletteydim uyandım Nice tabîblere dedim el-emân Zümre-i uşşâkın şâh-ı merdânı A'lâda ednâda yoktur matlabı (2) Dest-i kudretiyle tuttu elimden Kuvve-i kudsîden edip imdadı Bir anda eyledi irşad Salih'i |
Murg-ı cân = Can kuşu.
(1) = Yaratıklar âlemini dolaşti Perde-i hicâb = Saklayan perde, örtü. Bezm = Sarhoş edici. Gûnâ elvân = Çeşitli renkler. Hâb-ı gaflet = Gaflet uykusu. Esma = İsimler. Bab-ı müsemma = İsim sahibinin kapısı. Zümre-i uşşak = Aşıklar zümresi. Şah-ı merdân = Mertlerin şahı. Alem-i ekvân = Varlıklar âlemi. (2) = Yüksek ve alçakta arzusu yoktur. Dest-i kudret = Kudret eliyle. Mâsivâ = Allah'dan gayrisi. Ref' olundu = Terkedildi, kaldırıldı. Katre = Damla. Bahr u umman = Deniz ve okyanus. Kuvve-i kudsi = Kutsal kuvvet Küntü kenz = "Ben bir gizli hazine idim, bilinmek için mahlukat yarattım." Kudsi hadisi. Mu'tâd = Alışılmış. Dil şehri = Gönül şehri. Ravza-i cinân = Cennet bahçesi |