Bize deryâ-yı vahdetten haberler söyleyen gelsin Ne bilsin hâl-i aşkı mekteb-i irfana girmezse Sarardı gül yanaklar semm-i mârın şerbetinden gör Boyandı kana dil şehri kuruldu Kerbelâ cengi Kelâm-ı ehl-i taklîdi neder ehl-i muhakkıklar Pîr-i Sâmî gibi şahın eşiğine koyup başın Göz ile dil kulak kapıların bend eylegil Salih
|
Derya: Deniz.
Vahdet = Teklik, birlik. Eşi ve benzeri olmama hali. Allah 'in sıfatı. Mest = Sarhoş, kendinden geçmiş aşk sarhoşu. Hâl-i aşk = Dervişlerin cezbesi, baygınlığı, coşkunluğu, derdi, kederi. Mekteb-i irfan = İrfan mektebi Meydân-ı muhabbet = Muhabbet meydanı (Dergah). Semm-i mâr = Yılan zehri. Nuş eylemek = İçmek. Dil şehri = Gönül. Kerbelâ = Irak'da Hz. Hüseyin'in şehid edildiği yer. Ceng = Savaş. Teşne = Susamış, çok istekli Kelâm-ı ehl-i taklîd = Taklid ehlinin sözü. Ehl-i muhakkik = Tahkik ehli, Yanlışı doğrudan ayıranlar. Maârif = İrfan hasıl eden. Bend = Bağ, bağlama, rabıta Kalb-i selim = Sağlam, kusursuz, doğru kalb. |