Bozuldu bağımız el çekti bâğbân

Bozuldu bağımız el çekti bâğbân
Bülbül ağlar bağban ağlar gül ağlar 
Dağıldı keştimiz gark etti tûfân 
Bülbül ağlar bağban ağlar gül ağlar 
Begler ağlar sultân ağlar kul ağlar 

Murg-ı cana haberciler erişdi 
Cân bülbülü yuvasından savuşdı 
Bütün azalarım yandı tutuşdı 
Bülbül ağlar bağban ağlar gül ağlar 
Begler ağlar sultân ağlar kul ağlar 

Beden gitti anasına sarıldı 
Garîb bülbül gül dalından ayrıldı 
Bozuldu perdeler teller kırıldı 
Bülbül ağlar bağban ağlar gül ağlar 
Begler ağlar sultân ağlar kul ağlar 

Cân hevâda ten turâbda çürüdü 
Dil sarayı temelinden kurudu 
Felek ayak ayak çarha yürüdü 
Bülbül ağlar bağban ağlar gül ağlar 
Begler ağlar sultân ağlar kul ağlar 

Felek kırdı kanadımı kolumu 
Hoyrat vurdu ayağımı elimi 
Sonunda lal etti şîrin dilimi 
Bülbül ağlar bağban ağlar gül ağlar 
Begler ağlar sultân ağlar kul ağlar 

Pîr-i Sâmî himmetleri böldürür 
Bir gün olur Salih'i de güldürür 
Tekbîr alır cenazemi kıldırır 
Bülbül ağlar bağban ağlar gül ağlar 
Begler ağlar sultân ağlar kul ağlar

Bağban = Bahçıvan.

Keşt = Gemi.

Tufanın garketmesi = Suda boğulma

Murg-ı can = Gönül kuşu.

Felek = Gök, zaman, talih.

Çarh = Çark, gök.

Hoyrat = Kuzey rüzgârı, ayaz.

Lâl etmek = Dilsiz gibi konuşama-mak.