Çok derdli arar derdine derman ele girmez

Çok derdli arar derdine derman ele girmez 
Çok sahte hekim var velî Lokman ele girmez 

Dil hanesi pâk olmayıcak hâr ü hasından 
Aldanma sakın doğruca mihmân ele girmez 

Nefsim hele bir çık aradan gör ki neler var
Bu sûret-i insandaki devrân ele girmez 

Hem ehl-i edeb ol ki mukarreb olasın 
Kafileden ayrılma bu kervan ele girmez 

Bu sende olan cân kamu hayvanda da vardır 
Terk itmeyicek Yûsuf-ı Ken'ân ele girmez 

Âsûde olub geçmeyicek ağ u karadan 
Ol ilm-i ledünnîdeki irfan ele girmez 

Gönlünde tulü' etmeyicek şems-i hakîkat 
Kalbindeki gencîne-i Rahman ele girmez 

Kâl ehlini terk et bulagör ehl-i kemâli 
Anlar gibi her âşık-ı Yezdan ele girmez 

Bu âleme anlar bizi irşada gelübdür 
Anlarda olan nisbet-i vildân ele girmez 

Dil şehrine nakş olmayıcak hubb-ı cemâli 
Hem "Sûre-i İsrâ" daki seyrân ele girmez 

Sıdk ile teveccüh olalım Hazret-i Pîre 
Bu asırda Sâmî gibi sultân ele girmez 

İhlâs ile Salih tutagör dâmen-i Hızrı 
Şeyhin gibi bir himmet-i merdân ele girmez

 

Hâr ü has = Çer çöp.

Mihmân = Misafir.

Devran = Zaman, devirler.

Mukarreb = Yakın olma, yaklaşmış.

Asude = Dertsiz.

Ağ u kara = Ak ve siyah.

ilm-i ledünn = İlahi sırlar ilmi, sadır ilmi.

Tulü' = Doğmak.

Şems-i hakîkat = Hakikatgüneşi.

Gencîne-i Rahman = Rahman'ın hazinesi.

Kâl = Kuru lâf, dedikodu.

Âşık-ı Yezdan = Allah âşığı.

Nisbet-i vildân = Yeni doğan çocuk nisbeti (Veledi kalb).

Dil şehri = Gönül şehri.

Hubb-ı cemâli = Güzellük sevgisi.

"Sûre-i Isrâ'daki seyrân = Miraç, miraca gidiş.

Teveccüh = Yönelme, batinen dönme

Dâmen-i Hızr = Hızrın eteği.

Himmet-i merdân = Merdlerin himmeti.