Çok derdli arar derdine derman ele girmez Dil hanesi pâk olmayıcak hâr ü hasından Nefsim hele bir çık aradan gör ki neler var Hem ehl-i edeb ol ki mukarreb olasın Bu sende olan cân kamu hayvanda da vardır Âsûde olub geçmeyicek ağ u karadan Gönlünde tulü' etmeyicek şems-i hakîkat Kâl ehlini terk et bulagör ehl-i kemâli Bu âleme anlar bizi irşada gelübdür Dil şehrine nakş olmayıcak hubb-ı cemâli Sıdk ile teveccüh olalım Hazret-i Pîre İhlâs ile Salih tutagör dâmen-i Hızrı
|
Hâr ü has = Çer çöp.
Mihmân = Misafir. Devran = Zaman, devirler. Mukarreb = Yakın olma, yaklaşmış. Asude = Dertsiz. Ağ u kara = Ak ve siyah. ilm-i ledünn = İlahi sırlar ilmi, sadır ilmi. Tulü' = Doğmak. Şems-i hakîkat = Hakikatgüneşi. Gencîne-i Rahman = Rahman'ın hazinesi. Kâl = Kuru lâf, dedikodu. Âşık-ı Yezdan = Allah âşığı. Nisbet-i vildân = Yeni doğan çocuk nisbeti (Veledi kalb). Dil şehri = Gönül şehri. Hubb-ı cemâli = Güzellük sevgisi. "Sûre-i Isrâ'daki seyrân = Miraç, miraca gidiş. Teveccüh = Yönelme, batinen dönme Dâmen-i Hızr = Hızrın eteği. Himmet-i merdân = Merdlerin himmeti. |