Derdim yeni baştan beni davaya düşürdü Bildim buların kasdı hemân cümle banadır Gördüm ki durur ortada bir âfet-i devrân Verdim serimi gamzelerin tîrine karşı Gönlüm evine doldu bir ummân-ı muhabbet Ol arada bir Hızr-ı zaman tuttu elimden Saldı bu gönül şehrine bir âteş-i aşkı İzhâr edemem izmarı dahi bağrımı deldi Rahm eyledi bu abdine Feyyâz-ı hakîkat Berzahdan alıp Salih'ini kattı sürüye
|
Gam leşkeri = Tasa askeri, havatr.
Fen = Hile. Âra = Bu hale, bu fikre, yer. Âfet-i devrân = Zamanını yakıp kavuran güzel. Hande = Gülüş, gülümseme. Ser = Baş. Gamze = Yan bakış, gözsüzme. Tir = Ok Ferda = Yarın, olumsuzluk. Umman-ı Muhabbet = Muhabbet denizi. Keşt = Gemi. Hızr-ı zaman = Mürşid. Menzil-i sahra = Susuz yer. İzhar etmek = Açığa vurmak, belli etmek. Âhir = Sonu. Kâmil-i kübrâ = Büyük kemal sahibi. Feyyâz-ı hakîkat = Hakikat feyzi veren, Allah. Hemlâ = Eşsiz. Dil şehri = Gönül şehri. |