Derdim yeni baştan beni davaya düşürdü

Derdim yeni baştan beni davaya düşürdü 
Dil şehrini gam leşkeri gavgâya düşürdü 

Bildim buların kasdı hemân cümle banadır 
Nefsim beni fenniyle bu ârâya düşürdü 

Gördüm ki durur ortada bir âfet-i devrân 
Bir hande ile aklımı yağmaya düşürdü 

Verdim serimi gamzelerin tîrine karşı 
Vuslat diledim anı da ferdaya düşürdü 

Gönlüm evine doldu bir ummân-ı muhabbet 
Keştîm dağılıp âhiri deryaya düşürdü 

Ol arada bir Hızr-ı zaman tuttu elimden 
Aldı beni bir menzil-i sahraya düşürdü 

Saldı bu gönül şehrine bir âteş-i aşkı 
Bu aşk beni bir gizlice sevdaya düşürdü 

İzhâr edemem izmarı dahi bağrımı deldi 
Âhir beni bir kâmil-i kübrâya düşürdü 

Rahm eyledi bu abdine Feyyâz-ı hakîkat 
Sâmî gibi bir pîr-i hemtâya düşürdü 

Berzahdan alıp Salih'ini kattı sürüye 
Bir anda bu dil şehrini me'vâya düşürdü

 

 

 

 

Gam leşkeri = Tasa askeri, havatr.

Fen = Hile.

Âra = Bu hale, bu fikre, yer.

Âfet-i devrân = Zamanını yakıp kavuran güzel.

Hande = Gülüş, gülümseme.

Ser = Baş.

Gamze = Yan bakış, gözsüzme.

Tir = Ok

Ferda = Yarın, olumsuzluk.

Umman-ı Muhabbet = Muhabbet denizi.

Keşt = Gemi.

Hızr-ı zaman = Mürşid.

Menzil-i sahra = Susuz yer.

İzhar etmek = Açığa vurmak, belli etmek.

Âhir = Sonu.

Kâmil-i kübrâ = Büyük kemal sahibi.

Feyyâz-ı hakîkat = Hakikat feyzi veren, Allah.

Hemlâ = Eşsiz.

Dil şehri = Gönül şehri.