Derman idegör derdime ey Hazret-i Sâmî Çekmeğe tabım dahi yok işbu elemi Dil şehrini baştan başa hep aldı harâmî Bir bende-i nâçîze gedâyem bu arada Âlemde bu cân derdine derman seni buldum Sen bizlere mir'ât-ı Hudâsın bu arada "İllâ"ya geçir koyma bizi menzil-i "lâ" da Benlik bizi bend eyledi bir saht-ı kemende Ol Yûsuf-ı cananımı zindanda bırakma Gasbetti sefînem benim emmâre-i nefsim Tahtındaki gencîne-i dîvârımı doğrult Gel eyle rehâ şirk-i hafîden ve celiden (2) Derd ile belâ çekmede Eyyûb'u da geçtim Ten hasta bu cân hasta yürek yaralı Salih |
Ebrâr = Hayır sahipleri, iyiler. Eltaf-ı inayet = Yardım lûtfu. Zümre-i füccar = Facirler grubu, günahkârlar. Âlem-i devvar = Dünya. Irgürmek = Erdirmek, yetiştirmek. Âlem-i ağyar = Yabancılar, inanmayanlar. Ser = Baş. İkrar = Dil ile söyleme, bildirme. İzhar etmek = Açıklamak. Sure-i İsra = Miracı anlatan Sûre. Asar = Eserler. Rû'yet-i didâr = Sevgiyi görme (cemal tecellisi). Envar = Nurlar. Vuslatı dîdar = Rüyet, Cemalullah.
|