Dilerem senden ey zât-ı mutahhar

Dilerem senden ey zât-ı mutahhar 
Bana cananımı eyle müyesser 
Cemî-i enbiyânın hakkı yâ Rab 
Alıp cüz'üm beni eyle muammer 

Hayâli gönlüme nakş oldu çıkmaz 
Yed-i kudretle olmuşdur musavver 
Çü sensin Hâlık-ı "nahnu kasemnâ" 
Çü sensin Âlim u Bina mukadder 

İlâhî kime gidem ilticaya 
Var iken Pîr-i Sâmî gibi server 
Bana andan gelir nisbet kokusu
Meşâmma erişir bûy-ı muattar 

Çü gönlü hikmete sanduka olmuş 
Açıldıkça çıkar her türlü gevher 
Anın ile muhabbet eyleyenler 
Olur irşâd misâl-i "Pend-i Attâr" 

Rumûz-ı noktayı fehm eyleyenler 
Bilir her sözlerini bir mücevher 
Duyaldan "küntü kenz" in sırrını biz 
Olup nakşında Nakkaş'ın muhayyer 

Sözünü özünü fehm eyleyenler 
Olardır nûr-ı Ahmed'le münevver 
Egerçi sen seni bildinse Salih 
Bilirsin ki muhayyersin muhayyer

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Zât-ı mutahhar = Tertemiz kişi.

Müyesser = Nasip.

Cem'i enbiyâ = Nebilerin hepsi.

Cüz = Kısım, parça (irade).

Muammer: Yaşayan, gerçek yaşayışa ulaşan.

Yed-i kudret = Kudreteli.

Musavver = Tasvir olunan, resmi yapılmış.

Nahnü kasemnâ = Sûre-i Zuhruf, âyet 3-2.

Çü sensin Âlim u Bina mukadder = Mukadderat bilen ve gören sensin.

irtica = Sığınma.

Server = Baş, önder. 

Nisbet = Bağlılık.

Meşâm = Burun.

Bûy-ı muattar = Güzel koku.

Sanduka = Kasa, kab.

Pend-i Attâr = İranlı büyük arif ve şâir Feridüddin Attar' in "Pendna-me" isimli emsalsiz nasihat ve hikmet kitabı.

Rumûz-ı nokta = "İlim bir noktadır" (Hadis)

"Küntü kenz = "Gizli hazine" (Hadisi kudsî).

Nakkaş = Nakşeden, sanatkar.

Olar = Onlar.

Münevver = Nurlanmış, aydınlanmış.

Temâşâgâh-ı hikmet = Hikmetin seyredildiği yer.

Leşker-i zâg = Karga sürüsü.

Dü çeşm = Ikigöz.

Şemsi râh = Yolun güneşi.

Cilvegâh = Tecellî yeri.

Füyüzat = Feyiz, Allah'ın manevî ihsanı,hakikat gıdası

Şeci'âne = Cesurane, yiğitçe.