Dilerem senden ey zât-ı mutahhar Hayâli gönlüme nakş oldu çıkmaz İlâhî kime gidem ilticaya Çü gönlü hikmete sanduka olmuş Rumûz-ı noktayı fehm eyleyenler Sözünü özünü fehm eyleyenler
|
Zât-ı mutahhar = Tertemiz kişi.
Müyesser = Nasip. Cem'i enbiyâ = Nebilerin hepsi. Cüz = Kısım, parça (irade). Muammer: Yaşayan, gerçek yaşayışa ulaşan. Yed-i kudret = Kudreteli. Musavver = Tasvir olunan, resmi yapılmış. Nahnü kasemnâ = Sûre-i Zuhruf, âyet 3-2. Çü sensin Âlim u Bina mukadder = Mukadderat bilen ve gören sensin. irtica = Sığınma. Server = Baş, önder. Nisbet = Bağlılık. Meşâm = Burun. Bûy-ı muattar = Güzel koku. Sanduka = Kasa, kab. Pend-i Attâr = İranlı büyük arif ve şâir Feridüddin Attar' in "Pendna-me" isimli emsalsiz nasihat ve hikmet kitabı. Rumûz-ı nokta = "İlim bir noktadır" (Hadis) "Küntü kenz = "Gizli hazine" (Hadisi kudsî). Nakkaş = Nakşeden, sanatkar. Olar = Onlar. Münevver = Nurlanmış, aydınlanmış. Temâşâgâh-ı hikmet = Hikmetin seyredildiği yer. Leşker-i zâg = Karga sürüsü. Dü çeşm = Ikigöz. Şemsi râh = Yolun güneşi. Cilvegâh = Tecellî yeri. Füyüzat = Feyiz, Allah'ın manevî ihsanı,hakikat gıdası Şeci'âne = Cesurane, yiğitçe. |