Evvelâ bir pîre teslîm olmayan derviş midir

Evvelâ bir pîre teslîm olmayan derviş midir 
Eşiğinde baş koyup cân vermeyen dervîş midir 

Mekteb-i irfana girip almayan ders-i sabak 
Hızr ile âb-ı hayâta varmayan dervîş midir 

Harfi savtı olmayan bir şehre basmayıp kadem 
"Alleme'l-esmâ" rumuzun bilmeyen dervîş midir 

Günde yetmiş kez hitâb-ı "İrci'î" den bî-haber 
"Fedhulî" sırrından agâh olmayan dervîş midir 

Mâsivânın illetinden soyunup abdal olup 
Cân verip ölmezden evvel ölmeyen dervîş midir 

Bu fena gülzârı içre faili mef'ûlünü 
Her sıfattan zât-ı Hakk'ı bilmeyen dervîş midir 

Kabre girip haşre varıp hem sıratı geçmeden
Kevser-i Haydar'dan içip kanmayan dervîş midir 

Andelib-râ her seher bâğ-ı behişte girmeyip 
Açılıp gül gibi handan olmayan dervîş midir 

Varını yağmaya verip İbrahim Edhem gibi 
Arayıp Hızr-ı zamanı bulmayan dervîş midir 

Pîr-i Sâmî Hazretine sıdk ile bîat edip 
Rûz u şeb babında hizmet kılmayan dervîş midir 

Şeyhü'l-ekberdir efendim bu asırda şübhesiz 
Böyle bir âlî-makâma gelmeyen dervîş midir 

Sâlih'em sıdk ile bende olmuşam sultânıma 
Ağlayarak bu kapıda gülmeyen dervîş midir

 

 

 

 

Ders-i sabak = Ders, vird.

Harfi savti olmayan = Okuma yazma ile olmayan (arifler mektebi).

Allemel esma = "Biz Adem'e isimleri öğrettik." (Bakara; 31)

Hitâb-ı "Irci'i = "Dön Rabbine, sen. O'ndan razı, O da senden razı olarak…" (Fecr; 28)

Bi-haber = Habersiz.

"Fedhulî" = "Haydi gir (salih) kullarımın içine; Gir Cennetime…" (Fecr; 29-30)

Agâh = Bilgili, haberli, uyanık

Mâsivâ = Allah'dan başka şeyler.

İllet = Hastalık, maraz.

Fail = Yapan, eden.

Mef'ül = Yapılmış, edilmiş.

Haşr – neşir = Kıyamette her canlının ölüp yeniden diriltilmesi.

Kevser-i Haydar = Sırat geçenler, Allah'ın aslanı Hz Ali'nin elinden kevser içecek.

Andelîb-râ = Bülbül gibi.

Bağ-ı behişt = Cennet bahçesi.

Handan = Gülen.

Rûz u şeb: Gece gündüz.

Bâb = Kapı.

Şeyhül-ekber = En büyük şeyh.

Âli makam = Yüce makam.

Bende = Bağlı, köle.