Ey birader derd-i aşka mübtelâ olmak da güç Bağrımın kanı kurudu ciğerim oldu kebâb Derd nedir derman nedir yâ ben beni bilmem neyin Nûr-ı Ahmed'dir özüm dürr-ı yetîmî bendedir Gevher-i nefsimi yutmuş bir amansız ejdehâ Müttakîler kisvetine müddetler girdiler Bahriler ummana daldı pek çoğaldı dehrîler Hep hatîâtın büyüğü hubb-ı dünyâ bilirem Öyle bir derde giriftar olmuşum âlemde kim Hâne-i dil cennet-i irfana dâhil olmadan Pîr-i Sâmî gibi sultâna kılalım iktidâ Derdimi defter edip sultânıma arz eylesem Hamdulillah böyle bir sultâna hadim olmuşam
|
Aşk = Sevgi, şiddetli muhabbet, candan sevme.
Mübtelâ = Düşkün, tutkun, tutulmuş. Hasret-i hicran = Ayrılık hasreti. Od = Ateş. Nâr = Ateş. Berzah = Belâ, güçlük, manevi ceza. Dürr-iyetimi = Tek ve büyük inci. Gevher = Mücevher, inci. Bî-basar = Gözsüz, anlayışsız Mâr = Yılan. Şebçerag = Gece lambası, nur. Muttaki = Sağlam amelli, istikamet sahibi. Kisvet = Elbise, örtü. Müddeî = İddia eden, rakip, ağyar. Muhtefi = Saklanan, gizlenen. Bahri = Denize mensup olanlar, âlimler. Dehri = Tabiata, ahirete inanmayıp, hadiseleri tabiat yapar diyenler. Mülhid = Dinden çıkmış, sapık. Bahs-ı din = Din bahsi. Hatiât = Hatalar, yanılma. Hubb-ı dünya = Dünya sevgisi. Giriftar olmak = Düşmek, duçar olmak. İttisal = Uyma, o halle hallenme. Hane-i dil: Gönül evi, kalp. Iktida = Uyma, peşinden gitme. Keşfibân = Kaptan. Fülk = Gemi. Hadim = Hizmet eden, hizmetçi. |