Ey birader sîret-i inşâna oldun mu vukuf

Ey birader sîret-i inşâna oldun mu vukuf 
Cân içinde nefha-i Rahmân'a oldun mu vukuf 

Kuru lâf ile geçirip ömrü kıldın mı heba 
"Men aref" sırrındaki irfana oldun mu vukuf 

Bir hakîkat mürşidine eyledin mi bîati 
Meclisinde sohbet-i cânâna oldun mu vukuf 

Hasret-i hicran oduna yanuben Yakûb gibi 
Hüsn ilinde Yûsuf-ı Ken'ân'a oldun mu vukuf 

Derd evinde nice yıllar bekleyip Eyyûb-sıfat 
Ma'nâ-i Lokmân'daki dermana oldun mu vukuf 

Nâr-ı Nemrûd âteşine ol Halîlullah gibi 
Atıluben andaki gülşane oldun mu vukuf

Ol Zebîhullah gibi verip bıçağa inkıyâd 
Hazret-i Hak'tan gelen kurbâna oldun mu vukuf

Pîr-i Sâmî Hazretine sıdk ile teslîm olup 
Gizli cana hükm eden sultâna oldun mu vukuf

Bî-nihâyet himmetin aldın mı sen Salih gibi 
Şehr-i dilde âbı yok ummana oldun mu vukuf

 

 

 

 

 

 

 

Sîret = Bir kimsenin içi, hâli, tavrı, ahlâkı.

Vukût = Vâkıf olma, haberdâr olma.

Nefha-ı Rahman = Rahmân'ın nefesi.

Heba = Boşa geçirme.

'Men aref = 'Nefsini bilen Rabbtsını bilir" (Hadis).

Biat = Kabullenme, tasdik etme, el tutma.

Sohbet-i cânân = Canların sohbeti.

Hasret-i hicran = Ayrılık hasreti.

Hüsn ili = Güzellik şehri.

Eyyûb-sıfat = Yıllarca dert çekip, sabreden Peygamber (Hz. Eyyûb sıfatlı).

Manâ-yı Lokman = Lokman He-kîm'in doktorluk yapmasındaki sır, dertlileri bulup, deva vermesi, irşad.

Nâr-ı Nemrûd = Hz. İbrahim'i ateşe attıran hükümdarın ateşi.

Halilullah = Hz. İbrahim.

Gülşan= Gül bahçesi.

Zebîhullah = Allah kurbanı, Hz. İsmail peygamber.

Inkıyâd = Boyun eğen.

Bî-nihayet = Sonsuz.

Şehr-i dil = Gönül şehri.

Âb = Su.

Umman = Deniz.