Ey gönül senden şikâyet eylerem Mevlâ’ya ben

Ey gönül senden şikâyet eylerem Mevlâ'ya ben 
Düşeli çengâline düştüm aceb gavgâya ben 

Geçti bunca mâh u sâl bir an beni şâd etmedin
Bir hayâl-i sihr ile düştüm yalan da'vâya ben 

Görmedim lutfunu bir gün çekdiğim kahr-ı celâl 
Yoksa mahrûm-ı ebed mi olmuşam me'vâya ben 

Âh u zarım âheni deldi sana kâr etmedi 
Şerha şerha cismimi deldin çü döndüm nâye ben 

Açmadın bir gün cemâlinden bana bir kutlu bâb 
Bilmezem ki yoksa ümmî olmuşam süflâya ben 

Çokları arz-ı cemâlinle müşerref eyledin 
"Lâ" da kaldım düşmedim mi mazhar-ı "illâ"ya ben 

Bu kadar elvan suret hep senin nakşın-durur 
Hayret-ender-hayret içre düşmüşem hülyaya ben 

Bir mey ile cümle mest ettin bu âlem halkını 
Bilmezem ki ne için geldim aceb dünyâya ben 

Akl-ı cüz etmez ihata akl-ı küll sensin gönül 
Kîl ü kâl ile bu ömrüm cümle verdim zâya ben 

Her ne var hadîs kamusu hep furûâtın-durur 
Benliğim cümle senindir düşmüşem bir saye ben 

Vuslatıma berzah oldun arada nedir garaz 
Pîr-i Sâmî Hazretine giderem şekvaya ben 

Sâye-i pîrimde hergiz sana minnet eylemem 
Salihem sıdk ile girmişem der-i ulyâya ben

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Çengâl = Çengel, pençe.

Mâhusâk = Ay ve yıl.

Kahr-ı celâl = Celâl sıfatının tecellisi.

Mahrûm-ı ebed = Ebedi mahrumiyet

Me'vâ = Cennet.

Ahen = Demir.

Şerha şerha = Parça, parça.

Nây = Ney.

Bâb = Kapı.

Ümm = Ana, anne.

Süflâ = En alçak.

Müşerref = Şereflendirilmiş, şerefli.

Mazhar = Nail olma.

Elvan = Renkler, çeşitler.

Hayret-ender-hayret = Hayret içinde hayret; tasavvufta bir mertebe.

Mey = Şarab, içki.

İhata = Kaplama, kuşatma, sarılma. 

Kîl ü kâl = Dedikodu.

Zây = Elden çıkarma

Furûât = Dalı, budağı.

Sa'y = Çalışma.

Vuslat = Kavuşma.

Berzah = Geçit, ara.

Şekva = Şikâyet

Hergiz = Asla.

Der-i Ulyâ = Yükseklik, yücelik kapısı.