Fâtih-i esrâr-ı sırr-ı kün fekândır Mesnevî "Alleme'l-esmâ" yi hem bir bir beyândır Mesnevî Cümle âyâtı ehâdis ile isbât eyleyip Ehl-i irfanın kelâmı cümlesi kevkeb gibi Hâne-i dilde bırakmaz hâr ü has deryâbî ol Dinledikçe ehl-i derdin gönlüne hikmet dolar Gaflet ehline hikâye arife ilm-i ledün Hem Zebur İncîl ü Tevrat ile Furkân Suhuf Pîr-i Sâmî eylese takrîr leb-i mercan ile Leblerin açtıkça şahım mest olur mestâneler Çok mühim mi Sâlih'â şeyhin gibi irşâd eder |
Fâtih-i esrar = Sırları fethetmek, anlamak. Ehâdis = Hadis-i şerifler. Kevkeb = Yıldız. Deryâbi = Denizgibi. Darü'l-emân = Sığınılacak yer Kudsiyân = Mukaddes. Rûhü'l-beyân = Konuşan ruh. Suhuf = Bazı peygamberlere inen sahife halindeki ilâhî tebliğler. Takrîr = Yerleştirme, anlatma Leb-i mercan = Mercan dudak, burada çok güzel söz. Cavidan = Ölümsüz, ebedî. Fâikan = Üstün, üstünde.
|