Giriftâr-ı aceb sevdâ-yı aşk oldun mu sen Salih

Giriftâr-ı aceb sevdâ-yı aşk oldun mu sen Salih 
İçip vahdet meyinin cür'asın kandın mı sen Salih 

Hevâ-yı nefsine tâbi olup gaflette mi kaldın 
Firâk-ı hasret ile sararıp soldun mu sen Salih 

Eriştin mi bu âlemde aceb bir himmet ehline 
Kuru da'vâyile ömrün geçirüp kaldın mı sen Salih

Ömür sermayesini cümle kîl ü kale sarf ettin 
Kulûb-ı ârifan ile aceb doldun mu sen Salih 

Bağırtlak gibi illerde gezip âvâre mi kaldın 
Olup Ferhad bu benlik dağını deldin mi sen Salih

Biraz kuttâ-ı râhîlerle ömrün zay'e mi verdin 
Pîr-i Sâmî gibi şahı varıp buldun mu sen Salih

Der'i âsîlerin dârü'l-emânıdır bilâ-şübhe 
Kılıp bîat aceb sıdk ile kul oldun mu sen Salih

Riya ile olan amel seni nârdan halâs etmez 
Aceb ismin gibi bilmem amel kıldın mı sen Salih

 

 

 

 

 

 

 

 

Giriftar = Derde düşme, yakalanma.

Cür'a = Yudum, içim.

Hevâ-yı nefs = Nefsin arzuları.

Firak = Ayrılık.

Âlem = Dünya.

Himmet ehli = Mürşidi kâmil.

Kîl ü kâl = Dedikodu.

Kulûb-u ârifan = Ariflerinkalbleri.

Âvâre = Serseri, boş gezen, aylak.

Kutta-ı râhî = Yol kesen, eşkiya, tarikat eşkiyası.

Der = Kapı.

Dârû'l-emân = Sığınacakyer.

Bilâ-şübhe = Şüphesiz.

Biat etme = Bir kimsenin hâkimiyetini tanıma, ona bağlanma.

Sıdk = Doğruluk, yürek temizliği, halis.

Riya = Özü, sözü bir olmama, iki yüzlülük.

Amel = İş, niyet, ibadet 

Nâr = Ateş. 

Halâs = Kurtuluş.