Hayât bahş eyle şahım bu derûnum eylegil huşyâr Hidâyet âfitâbı ref edip kesret sehâbını Saadet neyyiri sensin velâkin bî-haber huffâş Temevvüc eylemiş deryâ-yı vahdet hem derununda Hitâb-ı "küntü kenz" in sırrına mahrem olan sensin Siyamın vaslile açmak diler bu abd-i miskinin Nemîdânende esrarın behâyim-veş sıfat cana Bi-hakk-ı Pîr-i Tâgî Seyyid-i şâh-ı velayet hem Muînim melceim sensin gulâmındır senin Salih
|
Huşyâr = Ayık, aklı başında, uyanık.
Tir = Ok. Murg-ı can = Can kuşu. Bidar = Uyanık. Hidâyet âfitâbı ref edip kesret sehâbını = Hidayet güneşi kesret (çokluk, ma-siva) bulutlarını kaldır. Münevver eyle dil şehrin derûnum eylegil gülzâr Saadet neyyiri sensin velâkin bî-haber huffâş = Saadet güneşi sensin velakin haberi yok yarasanın. Huffâş = Yarasa. Basiret tutiyası = Görüş sürmesi. Dü çeşm = lkigöz. Envar = Nurlu. Temevvüc = Dalgalanma Ezkâr = Zikirler. "Küntükenz" = "Gizli hazine" Fe ahbebtü = Cenâb-ı Hakk Habi-bine "Dostum Sensin' buyurdu. (Hadisi Kudsi) Siyam = Oruç. Abd-i miskin = Miskin kul. Berdar = Asmak, idam etmek. Nemidane = Kurtulmak. Behâyım-veş = Hayvan gibi. Reha = kurtulma. Dûzah = Cehennem. Züvvâr = Ziyaretçiler. Seyyidü'l-ebrar = lyilerin başı, efendisi. Muîn = Yardımcı. Melce = Sığınacak yer. Gulâm = Köle. Ûlûl-ebsar = Görüş sahipleri, reyi arananlar. |