Hurûc et ebrudan mâhım görem bir kez dilârâyı

Hurûc et ebrudan mâhım görem bir kez dilârâyı (1)
Nice bir çekeyim şahım yürekte ben bu yarayı 

Yürek kanı şarâb oldu ciğer yandı kebâb oldu 
Gönül şehri harâb oldu seni arayı arayı 

Karârım kalmadı hergiz senin aşk-ı hayâlinden 
"Visâl-ender-visâl" eyle alıp benden bu sevdayı 

Senin vuslat firakından eğer bir sayha eylersem 
Yıkar hep ber ile bahri eritir seng-i hârâyı (2)

Götür yüzden hicabını kılıp âşıkların bayram
Görüp rûyunda hem mâhı yesinler menni selvayı (3)

Dahi sen ibn-i Âdem'sin dem-i îsâ'ya hem-demsin (4)
Cemî-i derde merhemsin bilirsin her muammayı 

Ki sen ol nûr-ı Ahmed'sin doğup burc-ı saadetten 
ihata eylemiş nurun bütün dünyâyı ukbâyı 

Seni bilmek kat'î güçtür seni bulmak kat'î güçtür 
Seni görmek kat'î güçtür sen açmayınca arayı 

Bu hüsnün ariyet şahım senin bir özge hüsnün var 
Esîr-i zülfüne bend et görek biz de o bedrâyı 

Seni ben bilirim ey cân ne cevher ma'denindensin 
Anâsır sâye-bânındır gezersin zîr ü bâlâyı (5)

Hemân bir lahza sağ olmak bana sensiz haram olsun 
Dilemem ser-te-ser versen kamu hep mülk-i Dârâ'yı (6)

Reva mıdır eyâ mahbûb bu unsur hanesinde men (7)
Senin müştakın olmuşken çekem bu denli belâyı 

Bu denli arz-ı hâl etmek sana ben bî-edebdendir 
Bilirken her bir ahvâlim ederim yine şekvayı 

Zaîf abdem bu arada düşüp âh ile feryada 
Gelip sen sâhib-irşâda dilerim çok atâyâyı 

Muhammed Sâmî-i server var iken sen gibi rehber 
Düşer mi sânına dilber aratmak bana Leylâyı

Ki gelmekten garaz bilmem nedir bu âlem-i kevne 
Bize esbabını bildir bırakıp dâr-ı meVâyı 

Muradın bizleri kurtarmak ise bend-i ejderden 
Eşeddi yokdurur bundan çekem bu kahr-ı süflâyı 

Recâsı budurur senden bu Salih abd-i miskinin 
Eriştir vuslat-ı yâra sevindir bu bî-hemtâyı

 

 

 

 

 

 

 

(1) = Çık buluttan ey ay, sevgilimi bir göreyim.

Hurûc etmek = Çıkmak.

Hergîz = Asla.

Visal ender visal = Kemaliyle kavuşma.

Vuslat = Birleşme.

Firak = Ayrılık.

Sayha = Bağırma, nara atma

(2) = Yakar hep deniz ve karayı, eritir taş ve kayayı.

Seng-i hârâ = Pek sert taş, kaya

(3) = Bakara; 57, Taha; 80, A'-râf; 160. (ayetlerine işaret-tir.)

(4) = Sen Âdem'in oğlu ve Hz. İsa'nın nefesi gibisin.

Muamma = Çözülmesi zor işler.

İhata = Kuşatmak.

Ukbâ = Ahiret

Ariyet = Ödünç, iğreti.

(5) = Toprak, su hava ve ateşdensin, yeri göğü gezersin.

Anasır = Unsurlar. 

Sâyebân = Gölgelik.

Lahza: An.

(6) = Daranın devletini baştan başa versen istemem.
Serteser = Baştan başa.

(7) = Ey sevgili bu anasır evinde beni belâ içinde alıkoyman sana yakışır mı.

Şekva = Şikayet

Zaif abd = Zayıf kul.

Sahib-irşâd = Irşâd sahibi, mürşid. 

Atâ = Bağışlama, bahşiş, ihsan.

Alem-i kevn = Varlıkâlemi.

Esbâb = Sebepler.

Dâr-ı me'vâ = Sığınılacak yer, ev.

Bend-i ejder = Ejderha bağı, nefs-i emmare.

Süflâ = Sefil, aşağı. 

Eşed = En şiddetli.

Abd-i miskin = Zavallı kul.

Bi-hemta = Günahı çok.