Kılalım zârılık Hakk'a edelim çok münâcâtı Bizim bu benliğimizdir düşürmüş bizi girdaba Açıldı ravza-i tevhîd ne durursuz uyanıklar Erişti nefha-i Rahman açıldı lâle sünbüller Bütün uşşâkı mest etti çıkuben Ravzadan bûyı "Nefahtü fîhi min ruhî" unutma ey garîb inşân Tarîk-i Nakşibendî'den alanlar vuslat-ı kâmı Pîrimiz Şeyh-i Sâmî'dir Muhammed'dir Anın ismi Beni benlik harâb etti bu yüzden olmadım ma.mûr Beni benlik harâb etti dilimde kuru da'vâdır
|
Zâr = Ağlamak.
Münâcât = Yalvaran, dileyen Hâcât = Dilekler, ihtiyaçlar. Müzeyyen = Süslenmiş. Kulûbat = Kalbler. Mihmân = Misafir. Seher = Tan yeri ağırmadan önceki vakit Girdâb = Tehlikeli yer. Sihr-i muazzam = Muazzam sihir, büyü. Bend = Bağlamak. Etnâb = Çadır ipleri. Esbâb = Vâsıtalar, sebebler. Gufran = Affetme, merhamet etme. Müstecâb = Kabul edilmiş, makbul. Şebnem = Çiğ tanesi. Reng-i dildâr = Sevgilinin rengi. Kudsiler = Melekler. Esrâr-ı ilâhi = İlâhi sırlar. Uşşak = Aşıklar. Buyi = Koku. Rûyı = Işık. Berdâr = Asılmış. Ebrudan mûyı = Kaşından kılı lyd-ı muazzam = Ulu Bayram Duhûl etmek = Girmek. Andelib âsâ = Bülbül gibi. Subh ile şâm = Sabah ile akşam. Mekteb-i dil = Gönül mektebi. Mesrur = Sevinçli. Mevci cuşa gelmek = Dalgalarının coşması. Uşşak-ı Mevlâ = Allah'ın âşıkları. |