Mâlikimin mülküne mihmân oluram kime ne Sâni'in sun'un görüp hayran oluram kime ne Gâh oturup derd evinde beklerem Eyyûb gibi Gâh olur perrende-vârî seyr ederem âlemi Gâh firâk-ı hasret-i yâr ile mahzun oluram Gâh oluram çok muhannet bir megesten korkaram Gâh olur eğnime şaldan giyerem atlas harîr Gâh Nesîmî-veş bu cismim cildini üzdürürem Ûmmîyem ben zerre denli ilme yoktur takatim Gâh giderem halk içinde lâübâli söylerem Gâh girip bâzâr-ı aşk içre oluram muhtesib Gâh olur ehl-i cehennem yakaram bu âlemi Gâh girip zindan içinde beklerem Yûsuf gibi Gâh gönül bahri coşup ağzım döker dürdaneler Pîr-i Sâmî şeyhimizdir ben bir ednâ Sâlih'em |
Perrende-vârî = Uçar, gibi, uçarak. Pinhan = Gizli, saklı. Firak-ı hasret = Ayrılık hasreti. Meges = Sinek, böcek. Kağan aslan = Kükreyen aslan. Eğin = Omuz, sırt Atlas harir = Saf ipek örtü. Nesimi veş = Nesimi gibi (derisi yüzülmüş). Çevgân = Sopa, değnek. Ümmi = Okuma yazma bilmeyen Bî-payan = Sınırsız sonsuz Fani = Yok, yokluk. Muhtesip = Belediye memuru, zabıta, polis. Behişt = Cennet Mısr-ı dil = Gönül şehri. Dürdane = İnci danesi, büyük inci. Nisyan = Unutma. Edna = Aşağı.
|