Mecnûn’u görün n’etti Leylâ’daki âh ile

Mecnûn'u görün n'etti Leylâ'daki âh ile 
Ferhâd da Şîrîn için gör neyledi dağ ile 
Her birisi bağlandı bir âhenîn bağ ile 
Sen seni âşık sanma bir beyhude âh ile 
Var etti özün anlar ol nûr-ı İlâh ile

Suretlere aldanma bu nefse alâmettir 
Benliğine dayanma bil sonu nedamettir 
Herbir yola inanma sanma ki selâmettir 
Sen seni âşık sanma bir beyhude âh ile 
Var etti özün anlar ol nûr-ı İlâh ile

Gör neyledi pervane bir şem-i çerâğ ile
Bülbül düşüp efgâna bir gonca-i zâğ ile 
Her birisi bend oldu bir türlü duzâğı ile 
Sen seni âşık sanma bir beyhude âh ile 
Var etti özün anlar ol nûr-ı İlâh ile

Her kim ki tenezzülden kurtarmadı kendini
Ayılmadı gafletten çözemedi bendini 
Teslîm oluben pîre dinlemedi pendini 
Sen seni âşık sanma bir beyhude âh ile 
Var etti özün anlar ol nûr-ı İlâh ile

Gör âşıkı ol mâhı şakkeyledi parmağı 
Teşneleri kandırdı parmakları ırmağı 
Âşıkları yandırdı gül veçhiyle yanağı 
Sen seni âşık sanma bir beyhude âh ile 
Var etti özün anlar ol nûr-ı İlâh ile

Bul Sâmî gibi şahı seyr et ulu dergâhı 
Salih gibi yok yere eyleme kuru âhı 
Sohbette müdavim ol nefsinden ol agâhı 
Sen seni âşık sanma bir beyhude âh ile 
Var etti özün anlar ol nûr-ı ilâh ile

Ahen = Demir.

Nedamet = Pişmanlık.

Efgân = İnleme.

Dûzağ = Tuzak.

Tenezzül = Aşağılık, seviyesizlik.

Pend = Öğüt

Mâhı şak = Ay'ı ikiye yarma mucizesi.

Teşne = Susamış, arzulu.

Agâh = Haberi olan, uyanık.