Muhabbetden eder davayı elfâz İhata eylemiş dünyâyı elfâz Kimin Mecnûn edip sahraya salmış Kimine nutk eder kahr-ı celâlden Şeriattan beyân eyler meânî Gönüller şehrinin hem tercümanı Otuz iki kapıdan gösterir baş Cihan halkın düşürmüş birbirine Kimine mâr olur kimisine yâr Kimisinden eder izhâr-ı cehli Kimisinden tekellüm etmez asla Muhammed Pîr-i Sami'nin lebinden Bu Salih Pîr-i Sâmî sayesinde |
Elfâz = Sözler, iddialı lâflar.
İhata = Çevirme, kuşatıp sarma. Kahr-ı celâl = Allah'ın celâl sıfatının kahredici hali. Arzeder = Verir, takdim eder. Me'vâ = Cennet. Meânî = Mânâlar. Kamu esma = Bütün isimler. Ahfâ = Gizli şeyler, sırlar. Otuz iki kapı = Otuziki farz. İmlâ = Yazı, her çeşit eserler. Mâr = Yılan. Şekva = Şikâyet Izhâr-ı cehl = Cehalet gösterme, cahillik. Fetva = Dini işlerde, sual üzerine yap veya yapma şeklinde yazılı cevap. Tekellüm = Konuşma. Derya = Deniz. Leb = Dudak. Cevhar-i yekti = Değerli, eşsiz mücevher, büyük inci. Maden-i kimya = Kimya madeni, diğer madenleri altın yapan veya hayat kurtarıp şifa verdiği sanılan bir madde (ilm-i simya). |