Pîrime rabıta oldum bir eşref vaktü saatte Bu gönlüm öyle mest oldu memat iken hayât buldu Hakîkat Hızr'ı Musa'yı efendimden suâl ettim O bir hûbân-ı zîbâdır iki yüzden eder seyrân Bu yüz zahir şeriattır bu yüz sırr-ı nübüvvettir Bu yüzdür mazhar-ı Rahman bu yüzdür sırr-ı "er-Rahmân" Hızır bir gizli Leylâdır Hızır bir özge me'vâdır Varıp Hızr ile zulmete o cevher taşları kimdir Hızır mürşid-i kâmildir o zulmet kalb-i câhildir Kelâmı Hazret-i Kur'ân odur hem derdlere derman Ledünnî ilmi deryadır balık nefsindir ey kardaş Şeriat ilmini icra kılan bir mürşidi ara Zamanın Hızrını iste semânın bedrini iste Delîlim rehberim pîrim Muhammed Hazret-i Sâmî Nice bir içeyim semden halâs et bizleri gamdan
|
Eşref = vakit Uygun zaman, hayırlı an.
Ayan = Belli, açık, meydanda Mest = Kendinden geçmiş, aşk sarhoşu. Memat = Ölüm. Bahr-i hikmet = Hikmet denizi Hûbân-ı zîbâ = Süslü güzel. Seyrân = Bakıp görms, gezme. İmaret = Ümran, bayındırlık, ma'murluk. Zahir = Açık meydanda, görünen. Sırr-ı Nübüvvet = Peygamberlik sırrı. Peyk = Her hareketindebirine bağlı olan. Haberci. Risâlet = Peygamberlik. Maksad-ı ekvan = Maksadı maddi olan. Me'vâ = Yurt, mesken; Sekiz cen-netdenbiri. Tevfik-i Mevlâ = Allah'ın yardımı. Hayât-ı Câvidân = Sonsuz hayat Halet = Hâl, suret, keyfiyet. Cevahir = Cevherler. Hüccetü burhan = Delil ve ispat. Râh = Yol. Ledünnî ilmi = Sır ilmi. Bedr = Ayın ondördücü gecesi, dolunay. Dalâlet = Doğru yoldan sapma Semm = Zehir. Beşaret = Müjde. |