Sebeb-i necatım Hazret-i Sâmî

Sebeb-i necatım Hazret-i Sâmî 
Esîr-i nefs etme dünyâya bizi 
Hercaî nefsimin çoktur sitemi 
Salar günden güne gavgâya bizi 

Hubb-ı Rüstem'imi bend et pâyine (1)
Fırsat verme bu emmâre hâine 
Bu günkü ihsanı koyma yarine 
Düşürme sultânım ferdaya bizi 

Teveccüh olunca herbir ihvana 
Mürde kalblerimiz gelirler cana 
Murg-ı canlar başlar âh u figâna 
Çıkar bu berzahdan bâlâya bizi 

Senin himmetlerin bize yâr iken 
Varidatın cümle gül-izâr iken 
Şahım gibi Mevlanamız var iken 
Bend etme bir gayrı Leylâ'ya bizi 

Mâsivâdan ref eyleyip gönlimi 
Cemâline müştak ettin aynimi (2)
Evlâd u lyâlden kesip meylimi 
Düşürdün bir aceb sevdaya bizi 

Ariflerin kıyameti dâimdir 
Kulübü hep mâsivâdan sâimdir (3)
Biz gaflette isek pîrim kâimdir 
Bırakmaz berzah-ı süflâya bizi 

Kalmadı gönlümün sabrı ârâmı 
Mürüvvet babından eyle keremi 
Burda temîz eyle her bir davamı 
Bırakma mahşer-i kübrâya bizi 

Aşkına Hazret-i Pîr-i Tâg^nin 
Reîs-i evliya dîn çerâğının 
Hakîkat bahrinin çâr ırmağının (4)
Keştibân eyle o deryaya bizi 

Al benliğimizi gitsin irâde 
Arz eyle cemâlin irgür murâde 
Vasıtamız sensin işbu arâde 
Eriştir menzil-i â'lâya bizi 

Kibrît-i ahmerdir şeyhin nefesi 
Yakar dil şehrinde bırakmaz pası 
Beraberdir Pîr-i Tâgî Mevlâsı 
Dâim cezb ederler me'vâya bizi 

Canım feda olsun Resûlullâh'a 
Bizi kabul etti âlî dergâha 
Emr eyledi şeyhim Muhammed Şâh'a 
Çıkardı zulmetten bedrâya bizi 

Pîr-i Tâgî ile hem Seyyid Tâhâ 
Kabule sebebdir anlar bu râha 
İltica edelim Sıbgatullâh'a 
Kendi boyasıyla boyaya bizi 

Bâis-i hayâtım Pîr-i Sâmîdir 
Şetf-i usâtım Pîr-i Sami'dir 
Dilimde evradım Pîr-i Sâmî'dir 
O'dur cezb eyleyen buraya bizi 

Sâlih'em sıdk ile girmişem yola 
Andelîb olmuşam bir gonca güle 
Hâlim arz edemem Allah'a bile 
Belki kılmış derde sermâye bizi

Sebeb-i necat = Kurtuluş sebebi.

Esîr-i nefs = Nefsin esiri.

Hercai = Kararsız, sebatsız.

(1) = Kuvvet ve madde sevgisini ayağına bağla.

Ferda = Yarın, kıyamet

Mürde = Ölü.

Murg-u cân = Can kuşu.

Berzah = Girdap.

Bâlâ = Yüksek.

Varidat = İçe doğan, hatıra gelen.

(2) = Güzelliğine hasretettin gözümü.

(3) = Kalbleri dünya sevgisine oruçludur. (Meyletmez)

Sâim = Oruçlu.

Kâim = Ayakta duruyor, vardır.

Berzah-ı süflâ = Aşağı, adi meyiller.

Ârâm = Rahat, huzur.

(4) = Hakikat denizinin dört ırmağının.

Keştibân = Kaptan.

Arâ = Bölge, mıntıka.

Menzil-i a'lâ = Şerefli yer.

Kibrit-i ahmer = Ele geçmez, ulaşılmaz, çok kıymetli.

Dil şehri = Gönül şehri.

Me'vâ = Yurt, mesken, makam.

Bedrâ = Ayın ondördüncü gecesi.

Râh = Yol.

İltica = Sığınma.

Bâis-i hayât = Hayatımın sebebi.

Şett-i usât = Günahkârların şefaatçisi.

Evrad = Vird edinilen, devamlı ve mecburi tekrarlanan.

Andelîb = Bülbül.