Vuslat-ı cânâna eylersen heves

Vuslat-ı cânâna eylersen heves 
Evvelâ belinde zünnârını kes 

Hubb-ı dünyâ seni sarhoş eylemiş 
Şöhret-i dünyâya olmuşsun peres 

Kîl ü kâl ile geçirme ömrünü 
Bir dahi eline geçmez bu kafes 

Var yürü bir pîre teslîm et özün 
Hâne-i dilde bırakma hâr ü hes 

Cân u dilden durmayıp kıl hizmeti 
Kametin kaşın gibi olsun kaves 

Ol müdavim zikr-i Hakk'a dâima
Boş bırakma kalbini hiç bir nefes 

Kuvvetine mâlına güvenme hîç 
Gör ki Nemrûd'a ne yaptı bir meges 

Nefsine bin kıl gazâ-yı ekberi 
Yoktur anın gibi bir a'lâ feres 

Mâsivâ kirinden olursun halâs
Pertev-i aşktan kaparsın bir kabes 

Gönlünü pîrinden ayırma sakın 
Nefs-i mârın kılmasın kalbini mess 

Hiç adûdan havf ı yoktur Salih'in 
Pîr-i Sâmî olmuş iken dâd-res

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Vuslat-ı cânân = Sevgilinin vuslat, Canana ulaşma.

Zünnar = Hristiyanlık kemeri, kuşa-

Hubb-ı dünya = Dünya sevgisi.

Şöhret-i dünya = Dünyanın şöhret, nefsin arzuları.

Peres = Tapan.

Kil ü kâl = Dedikodu.

Hane-i dil = Gönül, kalb.

Hâr ü hes = Çer-çöp.

Canudil = lçten ve gönülden

Kamet = Boy.

Kaves = Kavis, eğri.

Müdavim = Devamlı.

Meges = Sinek, böcek.

Gazâ-yı ekber = Büyük harp, cihad-ı ekber.

a'lâ = Rütbece yükseklik, şeref, şan.

Feres = At

Mâsivâ = Allah'dan gayrı herşey.

Halâs = Kurtulma

Pertev-i aşk = Aşkın ışığı.

Kabes = Kor, ateş közü.

Nefs-i mâr = Yılan nefis.

Mess = Dokunma, elleme.

Adû = Düşman. 

Havt = Korku.

Dad-res = Adalet yapan, lütfeden.