Yeter Salih gulâm oldun bu hana

Yeter Salih gulâm oldun bu hana
Yüzün dönder gürûh-i âşikâna 

Seni sayd eylemiş nefsin çerisi 
Yeter oldun bu dünyânın harîsi 

Cihanın devletine yok nihayet 
Döner Hak'tan kime kılsa sirayet 

Seni bend eylemiştir işbu dünyâ 
Ki sen yok yere ha oyna ha oyna 

Arada benliğin olmuştur ağyar 
Anı mahvet nikâbın açsın ol yâr 

Bu rumzu anlayıp iyice fehm et 
Düşün bir aslını sen sana rahm et 

Seni sen kurtaramazsın iyi bil 
Bu derdin çâresine bir deva kıl 

Gider bu "Ahsen-i takvim" bozulur 
Varıp hep yerli yerine dizilir 

Buların cümlesi sende emânet 
Gider bunlar çekersin sen nedamet 

Ne hâller baştna geldi ne oldun 
Sonunda "Ahsen-i takvîm" i buldun 

Tefekkür eylegil hâlini insân 
Ki sen bir "Alleme'l-esmâ"sın ey cân 

"Nefahtü fîhi min ruh?" hitabı 
Kime geldi sözüme ver cevâbı 

Bu denli ilme mâlik iken iblîs 
Senin ilmini bilmedi o telbîs

Sen olmuşken kamu halkın emîri 
Gelip oldun bu dünyânın esîri 

Nice yıllar gezip devri cihanı 
Nihayet buldun işbu âşiyânı 

Eğer cân gözlerin bunda açarsın 
Beka gülşânına bundan göçersin 

Uyan gaflet hâbından olasın şâd 
Seni bend etmesin bir dahi sayyâd 

Gelip kayd ol meşâyih defterine 
Erişesin saadet ahterine 

Şerîat ilmiyle eyle amel sen 
Derûnun şehrine kur bir temel sen 

Cihanda çok velî vardır birader 
Ulûm-ı enbiyâyı kılmış ezber 

Olara var bu derdin çâresine 
Olar merhem olur cân yâresine 

Sakın hîç kimseye kılma hıyanet 
Bu mahlûkun kamusu hep emânet 

Senin işbu vücûdun ariyettir
Bu eşya cümlesi hep devriyettir 

Bu âlem dört anâsırdan değil mi 
Anâsır hubb-ı Nâsır'dan değil mi

Hazinedarıdır bu âlemin hâk 
İyi fehm et bu rumzum eyle idrâk 

Muhafız isminin hem mazharıdır 
Tevazu ehlinin ser-defteridir 

Bu âlemde zuhur eden necaset 
Kamusu hâke kıldıkda sirayet 

Anı kendi gibi tathîr eder ol
Ki her bir rengile tenvîr eder ol 

Dahi su canıdır işbu cihanın 
Hayât rüzgârıdır bügil anın 

Güneştir cümlesinin pâdişâhı 
Anın hem mazhandır aks-i mâhı 

Çü mazhardır Cemâl ile Celâl'e 
Zevale İrgürür kimin kemâle 

Bular bahr-ı hakikatten değil mi 
Bular şâh-ı nübüvvetten değil mi 

Bular hep sun'-ı rahmânî değil mi 
Bular hep hükm-i sultanî değil mi 

Buların cümlesi Hakk'ındır ey cân 
Deme kimseye bu yahşi bu yaman 

Buların sırrına ermek dilersen 
Buların aslını bilmek dilersen 

Arayıp bul hakîkat erlerini 
Saadet burcunun dilberlerini 

Sana bildire nefsin ile Rabbin 
Bu yolda gün-be-gün artıra hubbin 

Zuhur etsin senin kalbinde irfan 
Otursun şehr-i dil tahtında sultân 

Senin bu benliğin çıksın aradan 
Fenâfillâh olup gitsin irâden 

Pîrimiz serverimiz Şeyh-i Sâmî 
Bu Salih Hazretin kem-ter gulâmı

Gulâm = Köle.

Gürûh-ı âşikân = Aşıklartopluluğu.

Saydeylemiş = Avlamış.

Harîs = Hırsla isteyen.

Sirayet = Buluşma, yayılma.

Ağyar = Yabancı.

Mahvetnikâbı = Yoldukörtüsü.

Nedamet = Pişmanlık.

Alleme' l-esma = 'isimleri öğretti' (Bakara; 31).

"Nefahtü fîhi min ruh?" = "Ruhumdan üfürdüm" (Hicr; 29, Sad;72).
Telbîs = Ayıbını örtüp İyi gösterme.

Hâb = Uyku.

Sayyâd = Avcı.

Ahter = Yıldiz.

Ariyet = Emanet

Devriyet = Dönen, bir cisimden diğerine geçen.

Hubb-ı Nasır = Yardım edeni sevme, vereni sevme.

Hâk = Toprak.

Ser-defter = Defter başı, ilkyazısı.

Necaset = Pislik.

Tathîr = Temizleme.

Tenvir = Nurlandırmak.

Aks-i mâh = Ayın aksi.

Zeval = Sona erme.

Yahşi-yaman = Güzel -Kötü.

Şehr-i dil = Gönülşehri.

Kem-ter gulâmı = Aşağılık, aciz kulu.