Yetiş ey keştibânım büsbütün deryada yangın var Değil derya yalınız cümle hep sahrada yangın var Açıldı bağ-ı vahdet gülleri mest oldu bülbüller Erişti nev-bahâr vakti figâna başladı bülbül Kaşınla kirpiğin zülfün beni mest etti ey dilber Muhabbetden yarattı Ol Habîb'i Hazret-i Mennân Hitab-ı "kün fekân" erdi zuhura geldi akl-ı küll Zemîne indi me'vâdan nice yıllar döküp kan yaş Nice yıl hasret-i hicran oduyla yaktı Kenan'ı Cihan halk olalı göster bana âsûde ahvâlin Erişti Sâmî-yi Sultân beraber dilber-i rûhân Bilinmez Salih'in rengi çalınır tablı gülbangı |
Keştiban = Kaptan. Sahra = Çöl, ova. Zemîn ü âsûman = Yer ve gök. Dünya ve mâfiha = Dünya ve dünya-dakiler. Nev-bahar = İlk bahar. Gül-i rânâ = Kırmızı ve güzel gül. Mestâne = Sarhoş. Kâmet-i zîbâ = Süslü boy, güzel endam. Mennan = Çok ihsan edici (Allah). Kün fekan = "Ol dedi oldu, yokol deyince de sona erecek' âyet ile Kün (ol) Feyekun (yokol) anlatılıyor. (Yasin; 82) Gulgule = Bağırıp çağrışma,feryad. Kamu esma = Bütün isimler. Me'va = Nimet cenneti, cennet. Hasret-i hicran odu = Ayrılık hasreti ve ateşi. Ken'an = Filistin, Hz. Yakup soyunun yurdu. Asude = Rahat, ferah. Esfel ü a'lâ = Aşağı ve yukarı. Dilber-i rûhân = Manevi güzel. tablı gülbang = Dervişlerin bir ağızdan okuduğu ilahi veya dua.
|