Zelîl-i âciz-i abd-i Hudâ’yem

Zelîl-i âciz-i abd-i Hudâ'yem (1)
Tarîk-i Nakşibend'e cân fedâyem 
Muhibb-i çâryâr-ı Mustafâ'yem (2)
Tarîk-i Nakşibend'e cân-fedâyem 
Der-i Sâmî'de bir kemter gedâyem 

Ömür sermâyesin verdim hebaya 
Mukârin olmadım Âl-i Abâ'ya (3)
Habîbullah'a geldim ilticaya 
Tarîk-i Nakşibend'e cân-fedâyem
Der-i Sâmî'de bir kemter gedâyem 

Ki ben bir andelîb-i kudsiyânım 
Bilinmez kande kaldı âşiyânım
Bu âlemde garîb-i nâtüvânım 
Tarîk-i Nakşibend'e cân-fedâyem
Der-i Sâmî'de bir kemter gedâyem 

Kalemden şak olup seyrâne geldim 
Bulut yağmur olup ekvâne geldim (4) 
Nebat hayvan olup insâne geldim 
Tarîk-i Nakşibend'e cân-fedâyem 
Der-i Sâmî'de bir kemter gedâyem 

Zuhuratım Muhammed'den Ehad'den 
Bu kesret âlemi hubb-ı Samed'den 
Halâs et bizleri şahım kemendden 
Tarîk-i Nakşibend'e cân-fedâyem
Der-i Sâmî'de bir kemter gedâyem 

Beka sultanlarının kullarıyız 
Hakîkat bağının bülbülleriyiz 
Şahadet âleminin erleriyiz 
Tarîk-i Nakşibend'e cân-fedâyem
Der-i Sâmî'de bir kemter gedâyem 

Tarîkat cümle haktır olma zâği
Ki dört misbâhı var birdir çerâğı
O misbâhın on ikidir budağı 
Tarîk-i Nakşiben'de cân-fedâyem 
Der-i Sâmî'de bir kemter gedâyem

Dolaştım âhiri bu hâna geldim 
Bir ednâ Salih'em ihsana geldim
Pîrimin pâyine kurbâna geldim 
Tarîk-i Nakşibend'e cân-fedâyem 
Der-i Sâmî'de bir kemter gedâyem

Hûda'nın aşağılık, aciz kuluyum.

(1) = Dört dostu severim (Ebubekir, Ömer, Osman ve Ali R A).

(2) = Sami'nin kapısında aciz bir dilenciyim.

(3) = Hz. Resul'ün abasına aldığı (Hz. Ali, Fatma, Hasan ve Hüseyin R.A.) larayakın olmadım.

İltica = Sığınmak.

Andelib-i Kudsiyân = Mukaddes bülbül (mürid).

Âşiyân = Yuva.

Nâtüvân = Zayıf, kuvvetsiz.

(4) = Kalemden parçalanıp gezinmeye geldim.

Kement = Bağ, ayak bağı.

Zağı = Karga, karga gibi. 

Misbâh = Işık, lâmba.

Ednâ = Aşağılık.

Pây = Ayak.