Zuhur etti hidâyet âfitâbı Dağıldı gönlümün zulmet sehâbı Bize vahdet meyinden sundu sâkî Zamanın Hızrına kıldı mukârin Pîrimi anladım bir şâh imiş Ol Zelîl abdim kapısında yüzüm yok Huda'ya zerre denli tâatim yok İki âlemde bir tenbel gulâm ben Zebûn etti beni bu nefs-i hayvan Hakîkat şeyhinin hâli bilinmez Kubâb-ı Hak'tadır anlar bil ey cân Kapısına geleni hoş görürler Kapıdan eksik etmezler kilâbı Meşâyıha gerektir tabi erler Bunu sabık gelenler söylemişler Eğer Mecnun'da olmasaydı meyli Şîrîn'in var iken köşkü konağı Bu aşkın bahrine yoktur nihayet Esîr-i nefs olmuşum n'edem ben Bilirim bende yâ Rab çoktur isyan Ağardı lihyemiz kalbim karardı |
Atalar eyledi ol hubb-ı Bakî = Allah sevgisi; İhsanlarda lütûf-farda bulundu. Mukârin = Yakınlaşmış, yakın olmuş. Zelil abdim = Hakîr kulum. Şûm = Uğursuz, kötü. Nefs-i hayvan = Hayvanînefs. Kubâb-ı Hak = Hak kubbesi Kilâb = Köpek. Inkılâb = Kaybolmak, başka ve iyi hale gelmek. Sabık = Eski. Lihye = Sakal. Nahîf = Zayıf, ince.
|