"Sabrın evveli acı, sonu tatlıdır."
19 Mayıs 1990
Bazı mezhepler var ki Ruyetullah'ı inkâr ediyor.
Hayır işleyen de, şer işleyen de Cenab-ı Hakk zaman vermese, fırsat vermese işleyemez. Tarikattan hakikate geçince bir insan bilinip de görünmeyeni görür. Bilinip de bulunmayanı bulur. Alaaddin Attar Hazretleri Nakşibendi Efendimizin ilk halifesi. Çok hizmetlerini görmüş.
Buyuruyor ki :
– "Alaaddin bizim hizmetimizin yükünü hayli yüklendi."
Bir zamanlar Mutezilelerle Ehli Sünnetler bahse girmişler. Ruyetullah konusunda. Mutezileler inkâr ediyorlar. Ehli sünnetler de delil getiriyorlar. Ayet var. Hadis var. Şeriat, kitap, sünnet, icma, kıyas var.
İcma: Çoğunluk.
Kıyas: Açıklama. Ayetleri, hadisleri herkesin anlayacağı şekilde izah etmek.
İlim de dörde ayrılıyor :
1. Fıkıh ilmi, 2. Hadis ilmi, 3. Kelam ilmi, 4. Tefsir ilmi.
Bir ayet-i kerime var. Burada :
"Ya Musa sen beni göremezsin" diyor.
Allah-ü Teala cemâli dağa tecelli ediyor. Hz. Musa dağın ne tarafına baksa param parça gidiyor. Hz. Musa böyle görüyor. Bu olayın tefsiri böyle ama, tevil bunu şöyle açıklıyor: Dağdan mânâ Hz. Musa'nın vücudu idi. Hz. Musa varlığından geçince Cenab-ı Hakk varlığını gösterdi. Cenab-ı Hakk:
"İnsanlarda dört tane göz halk ettik" buyuruyor.
İkisi başının gözü. İkisi kalbinin gözü.
"Baş gözü ile sen beni göremezsin." buyuruyor.
İşit Niyazi'nin sözün bir nesne örtmez Hak yüzün
Salih Baba'nın divanından :
Salih ne yatarsın uyan dediler
Sıdk ile Allah'a dayan dediler
Hak gizli değildir ayan dediler
Çok ihsan var bu ihsandan içerü
İhsan nedir? Allah'a iman, inanç. Ona zatını tanıtmasıdır. Sonra ona zatını sevdirmesidir. Bir de zatını ona buldurmasıdır. Bir de kudsî hadis var.
"Biz bir gizli hazine idik. Aşikâr olmamız için insanları, cinleri halk ettik."
Ayet-i kerime de :
"Biz insanları, cinleri halk ettik ki bizi mabut bilsinler."
İşte mutezileler ile ehli sünnet alimleri çatışıyorlar. Onlar Ruyetullahı inkâr ediyorlar. Ehli sünnet olanlar da var diyorlar. Alaaddin Attar Hazretleri:
– "Getirin onları, ben göstereyim" diyor.
İnsanlar Beytullah'ı bir ilme'l-yakin bilirler. Beytullah için sadece Cenâb-ı Hakk'ın bir emri var.
– "Gelin buraya, tavaf edin" diye.
Hakikatte Beytullah insanların kalbidir. Çünkü Beytullah Halil'in evi. O yapmıştır. Allah'ın emri ile. Ama insanların kalbi Allah'ın evidir. O kalbi Allah yapmıştır. Hangi insanın kalbi? Evliyaullah'ın kalbi. Çünkü evliyaullahın kalbi açılmış. Bir insanın kalbi açılmazsa velî olamaz. Bir insanın kalbi açılırsa velî olur. Bir velî bir aleme mukabildir. Bir velînin maneviyattaki vücudu dünyadan büyüktür.
Vaktin padişahı Muhyiddini Arabi Hazretlerinin türbesine gitmiş, ziyaret etmiş. Tekkenin dervişlerinden birisine denemek için demiş ki :
– "Derviş şeyhini nasıl biliyorsun?"
Derviş derin bir Ah !.. Çekmiş.
– "Şevketlim ben şeyhimden nasıl bahsedeyim, haddim mi?" demiş.
Kelâm-ı kibarda :
Bir Yusuf-u cemal server-i hûban
Hazret-i Sami'den gösterir nişan
Kabil mi vasfını şerh etsin zeban
Yandırır büsbütün dünyayı zülfün
Evliyaullah'ın yüzünde bir perde var. O perdeyi her kim açarsa o yüzü görür. O perdeyi herkes açamaz.
Hadis-i Kutsi :
"Biz velilerimizi yeşil kubbenin altında gizledik. Onları bizden başka kimse bilemez."
Kul nasıl bilebilir? Ancak bir büyük insandır diye biliyoruz. Büyüklüğünü bilemeyiz. Onun büyüklüğü ölçülemez. Cenab-ı Hakk hiç bir mekâna sığmaz. Bir velîsinin gönlüne sığarsa onun büyüklüğü ölçülür mü?
İşte derviş padişaha onun için Ah !… Çekerek :
– "Mümkün mü ki ben size şeyhimi anlatayım Yalnız şöyle söyleyebilirim. Benim şeyhimin yüzünü gören cehenneme girmeyecek. Cehennem haramdır. Cehennem yakmayacak onu." deyince padişah :
– "Derviş sen ne büyük dâvâ ettin. Senin şeyhin Hz. Peygamberden de büyük mü? Hz. Peygamberi Ebu Cehil, Ebu Lehep gördüler. Bunlar ateşe ihtar edilenler."
Şevketlim demiş :
– "Onlar Peygamber Efendimizin nübüvvetini görmediler. Ebu Talip'in yetimini hakir gördüler de onun için" diyor.
Sonra Aşere-i mübeşşereyi sayıyor. Cennetle müjdelenen on kişiyi.
Derviş devam ediyor :
– "Benim şeyhimin de velâyetini görenlere cehennem haramdır."
– "Senin şeyhin Peygamber Efendimizden büyük mü?" diyor padişah.
– "Haşa Estağfurullah Peygamber Efendimiz Onsekizbin aleme mukabil. Benim şeyhim bir aleme mukabil. Peygamber Efendimiz'in nübüvvetini görenler cennetle müjdelendi. Benim şeyhimin velâyetini görenlere cehennem haramdır" diyor.
İşte Alaaddin Attar Hazretleri:
– "Ben size Ruyetullah'ı göstereceğim" diyor. Çünkü bütün bu dönem ehli sünnet alimleri ile mutezileler tartışmışlar.
Cenâb-ı Hakk:
"O veli kulumun gören gözü bizim gözümüz" buyuruyor.
Peygamber Efendimiz de buyuruyor ki :
"Benim öyle zamanım olur ki arş, kürs, levh, kalem benim karşımda bir zerre kalır. Çok küçük kalır. Hep seyrederim. Öyle zamanım da olur ki yanımda Ayşe'den başka birşey görmem, bilmem."
Bu da ne? Peygamber Efendimiz'in nübüvveti. Cebrail nübüvvetine vasıta oldu. Allah'tan vahiyleri getirdi. Kur'an-ı getirdi. Bir de Cebrail'in olmadığı yerde doksan bin kelâm konuştu. Allah ile miraçta Cebrail onu bu makama kadar götürdü.
Sonra :
– "Ben gelemiyorum artık ya Resulullah" dedi. Oradan sonra 7 vasıta daha değiştirdi. Ondan sonra Allah ile Peygamber Efendimiz arasında birşey kalmadı. "Gâbe Kavseyn" kelimesi onun için inzal oluyor. "Gâbe Kavseyn el etna" İşte o zaman konuşuyor. Doksan bin kelamı. Bu kelâmların otuz binini eshaba bildiriyor. Otuz binini Sıddık-ı Ekber Efendimize bildiriyor. Otuz binini kimseye bildirmiyor. Kendisinde kalıyor.
Hadis-i Kudsîleri Peygamber Efendimiz söylememiş. Lafzı Peygamber Efendimiz'in, mânâları Cenâb-ı Hak'kın. Yani Hz. Allah Peygamberin ağzından konuşmuş.
Velilerde bu özellikler vardır. Madem ki veliler, Peygamber Efendimiz'in velâyetinin varisleri. Alimler de nübüvvetinin varisleri.
Tarikat: Velâyet, bâtın demek. Nübüvvet: Şeriat, zâhir demek.
İşte Alaaddin Attar Hazretleri Mutezilelere üç gün batın gözüyle bakıyor. Onlar da gusullü ve taharetli idi. Hepsi patır, patır dökülüyor. İradeden çıkıyorlar Sonra mübarek onları yine kendisi ayıltıyor. Hepsi ayaklarına kapanıyorlar. Ehli sünnet oluyorlar. Ve Attar Hazretleri'nin müridi oluyorlar. Allah hepimizi tembellikten korusun Peygamber Efendimiz öyle dua edermiş.
"Yarabbi tembellikten sana sığınırım."
Haşa o tembel olur mu hiç. İnsanların, meleklerin, cinlerin de gayretlisi var. İnsanlardan gayret var. Akıl var. Tembellik var. Görme var. İşitme var. Cenâb-ı Hakk'ın sekiz sıfatı insanlarda vardır. Fakat Cenab-ı Hakk onlara cüz'i vermiş. Mesela görme vermiş. Cüz'i vermiş. Az vermiş.
Ama bütün mükevvanatın ilmi toplandığı zaman sadece insanların değil, cinler ve melekler de dahil, Peygamber Efendimizin ilminin yanında zerre kalıyor. Bir denize karşı bir damla kalıyor. Ne bu? Peygamber Efendimiz'e verilen ilim. Peygamber Efendimize verilen görüş. İnsanlarda sekiz sıfat var. Cenab-ı Hakk insanlara adalet vermiş. Merhamet vermiş. Şefkat vermiş. Ama bütün bunlar Peygamber Efendimizin ilminin yanında zerre kalıyor. Aklı da, gücü de, kuvveti de, merhameti de… Hepsi onun yanında zerre kalıyor. Onun için Peygamber Efendimiz :
"Yarabbi tembellikten de sana sığınırım."
"Yarabbi korkaklıktan da sana sığınırım."
"Yarabbi nefsim ile beni bir saat bile baş başa bırakma." buyurmuş.
"Ey ümmetim tembellikten korkun. Korkaklıktan korkun."
Bir ata sözü var :
"Korkak bezirgân, kâr yapamaz."
Tembeller battaldır. Kur'an-ı Kerim'de tembellere "battaldır"diye Cenab-ı Hakk'ın emri geçiyor.
Allah:
"Battalları sevmem." Diye emrediyor.
Allah tembelleri sevmiyor.
Allah halk etmiş olduğu kulunu sevmezse kulun hali ne olur? Bir de Allah halk etmiş olduğu kulunu everse o kulun hali ne olur? Onun sonsuz mutluluğu var Allah indinde. Allah sevdiği kuluna cenneti, cemalini nasip edecek.
Allah'ı ne ile seveceğiz?
Emirlerini tutmakla, yasaklarından kaçınmakla seveceğiz. Emirler ibadetler… Tembeller bunu da yapmıyorlar. Onun için battal deniliyor onlara. Allah tembellikten, ihmallikten korusun bizleri.
Allah bu günlerimizi aratmasın. Nimetimizi artırsın. Nimet demek sayısız ihsanlardır. Yeme, giyinme maddeleri hep nimettir. Bu nimetleri Allah kendisini tanımamız için verdi.