Pîr-i Sâmî tuttu destim sâki-i sahbâ gibi Yek nazarda aklım aldı dilber-i ra'nâ gibi Varlığım dağını deldi açtı vuslat râhını Gönlümün put-hânesinden hubb-ı dünyâ nakşını Vahdetin sırrın duyup yağmaya verdim gönlümü Bu anâsır fülkesini Hızrıma deldireli "Semme vechullâhi" sırrın nûr-ı Ahmed'den görüp (1) Teşne diller âhiri vahdet şarâbından içer "Lî meallah" dersini aşkın kitabından oku . (3) Âdemin ilmin dilersen mekteb-i irfana gel Kuhl-ı "Mâzâğa'l basar"dan çek gözüne tûtîya (4) Hâtemin dîv-i recîmden almak istersen eğer Gir velîler gönlüne oku ledünnî ilmini Varidatın âb-ı zemzem eyle cismin kûh-i (6) Şöhret-i dünyâyı terk et marifet kenzini bul Pîrim İskender olup Yecûc şeddin bağladı Bâğ-ı vahdet güllerine andeiîb ol Sâlih'â |
Sakî-i sahbâ = Şarap sunucusu. Yek nazar = Bir bakış. Dilber-i ra'nâ = Gül gibi güzel Vuslat râhı = Kavuşmanın yolu. Cûşa gelmek = Coşmak. Şehr-i dil = Gönül şehri. Hubb-ı dünya = Dünya sevgisi. Fülke = Gemi. (1) = Yüzünüzü çevirdiğiniz yerde Allah vardır" (Bakara; 115). Kesret-i bina = Binanın parçaları. Teşne dil = Susamış gönül. (2) = Beyaz nurdan süslü bir elbise giyer. (3) = "Allah benimledir" Hadis. Tecerrüd = Yalnızlık. (4) = "Gözü ne kaydı ne de başka şeye baktı" (Necm;17) Put-ı tersa = Hıristiyan putu, Haç. Hatem = Yüzük. Div-i recîm = Lanetlenmiş taşlanmış şeytan. (5) = Gönül şehrinin tahtında Belkıs gibi otur. Zühdü tedrîsâ = Kaba sofuluk okuyan. (6) = Virdini zemzem suyu, cismini de Tur Dağı et Beytü'l-ervâh = Ruhların evi. Eki ü melbusa = Yıyecek ve giyecek. Yecuc Şeddi = Yecuc-Mecuc kavmini insanlardan ayırmak için Iskenderi Zülkarneyn'in yaptığı sed.(Kehf; 92-98). Andeiîb = Bülbül.
|